Podcast
Şiddetsiz İletişim - Bir Yaşam Dili
Açık Radyo 94.9
Uluslararası Şiddetsiz İletişim Merkezi Sertifikalı eğitmenler Deniz Spatar ve Canan Çelikoğlu İrtem, Açık Radyo'da "Bir Yaşam Dili" programıyla Şiddetsiz İletişim ile tanışmanıza aracılık ediyorlar. Programın podcast'ine aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.
Bir Yaşam Dili Şiddetsiz İletişim programının ilki Şiddetsiz İletişim’in temellerine odaklanıyor. Program konuğu Uluslararası Sertifikalı Şiddetsiz İletişim Eğitmeni ve Asesör Vivet Alevi. Programcılar Vivet Alevi’yle 'Şiddetsiz İletişim nedir?', 'Marshall Rosenberg’i Şiddetsiz İletişim arayışına yönlendiren koşullar nelerdi?' sorularına odaklanırken, Şiddetsiz İletişim sürecinin dört temel adımına – gözlem, duygu, ihtiyaç, rica- değiniyorlar. 2004’te Türkiye’ye Şiddetsiz İletişim’i getiren Vivet Alevi, programda Türkiye’de Şiddetsiz İletişim’in gelişme süreci ve devam eden çalışmalar hakkında da bilgi veriyor.
İkinci program Şiddetsiz İletişim’in özü 'gönülden vermek'le ilgili. Programcılar 'Bizi gönülden vermekten alıkoyan iletişim biçimlerine de değiniyorlar. Yargı, suçlama, etiketleme, sorumluluğu ret eden dille ilgili örnekler sunulan programda, Şiddetsiz İletişim süreciyle bunlara nasıl yaklaşabileceğimizi araştırılıyor.
Üçüncü program, Şiddetsiz İletişim’in dört temel adımından (gözlem, duygu, ihtiyaç, rica) ikinci olan duygulara odaklanıyor. Duygusal okuryazarlığın hayatı zenginleştirmeye katkısının anlatıldığı programda, duygularımızın ihtiyaçlarımızla bağlantı kurmamız için nasıl rehberlik ettiğine örnekler veriliyor. Duygularımızı net ve somut bir şekilde algılamanın, bunları dile getirmeyi sağlayacak bir sözcük dağarcığı oluşturmanın bağlantıya nasıl hizmet edeceği anlatılıyor.
Şiddetsiz İletişime kimileri ihtiyaç farkındalığı da diyor. Canlı hayatın kendini sürdürmesi içinde kaynaklarla bağ kurmak.
Şiddetsiz İletişim kurmak için gözlem yapmanın önemini konuşuyoruz. Şiddetsiz İletişim kurmak için yorum, yargı, değerlendirmelerimizi fark ettiğimiz nasıl gözlem yapabiliriz? Gözlemin şefkatle bağlantı kurmaya katkısı nedir? Hayattan somut örneklerle...
Bu programda hayatı zenginleştirmek için başkalarından ne rica etmek istediğimiz sorusunu ele alıyoruz. Şiddetsiz İletişim’in dördüncü adımı olan ricayı, şefkati engelleyen talep etmekten, beklentiden nelerin ayırdığına odaklanıyoruz. Birilerinden bir şey istemekten bizi alıkoyan ne? Hayatı birbirimiz için nasıl zenginleştirebiliriz?
Şiddetsiz İletişimin dördüncü adımı rica ile devam ediyoruz. Marshall Rosenberg’in verdiği örneklerin yanısıra somut olarak kendi hayatımızdan örneklerle. “İstediklerimizi elde edemiyoruz çünkü bize istediklerimizi elde etmek öğretilmedi. Onun yerine iyi birer küçük kız ve oğlan, iyi birer anne ve baba olmamız öğretildi. Eğer o “iyi”lerden biri olacaksak o zaman depresyonda olmaya alışalım. Depresyon “iyi” olmanın ödülüdür.” (M. Rosenberg)
Program konuğu CNVC Uluslararası Sertifikalı Eğitmen Judy Saruhan. Ebeveynliğin Kalbi adıyla eğitimler sunan Judy Saruhan kendi hayatından örnekler veriyor. “Çocuğumun ‘hayır’ı arkasındaki güzel ihtiyaçla bağlantı kurabildim. Bize müthiş bir rahatlık sağladı” diye anlatan Judy Saruhan oğlunu üniversite seçiminde Şiddetsiz İletişim’le nasıl bir destek sağladığından da söz ediyor. Bir Yaşam Dili Şiddetsiz İletişim programı yeni yılın son programında ‘Kutlama ve Yas’la devam ediyor.
2019'un ilk programı ve konuğumuz CNVC Uluslararası Sertifikalı Eğitmen sevgili Judy Saruhan. Hep birlikte 'Empati nedir, ne değildir ve ailede nasıl kullanılır?', onu konuşuyoruz. Judy kendi eğitimlerinden örnekler veriyor ve hem kendimizi hem çocuğumuzu gözeterek nasıl iletişim kurabileceğimizi anlatıyor.
Program konuğumuz CNVC Sertifikalı Eğitmeni ve Asesör Stephan Seibert. Çevirmenimiz Aile içi Şefkat ve Ebeveynliğin Kalbi eğitmenlerinden Gizem Alav Şapçı.
“Önce soruyorum, seni dinlememi ister misin? Diye. Ve o sırada fark ediyorum ki kendi hikayemi geride bırakıyorum. Gerçekten bağlantı kurup karşımdakinin içinde ne canlı fark edip, bununla bağlantı kuruyorum. İlk anda sadece dinliyorum. Bir insan konuşabildiğini ve karşısındakinin gerçekten dinlediğini deneyimlerse onun içinde derinde bir şeyler oluyor. Görülme, duyulma, dikkate alınma, bağlantı gibi ihtiyaçlar karşılıyor...”
Program konuğumuz CNVC Sertifikalı Eğitmeni ve Asesör Stephan Seibert. Çevirmenimiz Aile içi Şefkat ve Ebeveynliğin Kalbi eğitmenlerinden Gizem Alav Şapçı.
“Öncelikle kendimle bağlantı kurabilirsem, çevremdekilerle de bağlantı kurabilirim. Peki bazı durumlar, bazı insanlar sürekli olarak tetiklediğinde ne yapabilirim? Örneğin ikili ilişki içinde partnerim bir sözcük söyler ve tetiklenirim. Ya da oğlum ya da kızım oda toplama konusunda bir şey yaparlar ve tetiklenirim. İş ortamında bir iş arkadaşım müşterim tetikleneceğim bir şey söyler. Bir zaman şunu fark ederim belli bir şeyler olduğunda hep tetikleniyorum ve hep aynı cevabı veriyorum. Kendi kendini tekrarlayan otomatik bir süreç gibi. Fark ederim ki bütün olan biteni çeşitli argümanlarla, sesimi yükselterek, güç kullanarak istediğim yöne doğru çekmeye çalışıyorum. Eninde sonunda hep aynı tepkiyi veriyorum. Kendime empatiyle öncelikle şuraya gelirim: Ben kendi içimde ne hissediyorum ve neye ihtiyacım var. Kendimle bağlantı kurup böyle durumlar içinde neye ihtiyacım olduğuyla bağ kurabilirsem bu durumlarla ilgili hayata dönük ricalar geliştirebilirim. Sonra şunu fark edebilirim: çatışmalar hiç bir zaman ihtiyaç seviyesinde değil, stratejiler seviyesinde çıkıyor. Konu seçim yapmaya gelir. Örneğin kızımla ilişkimde benim favori stratejim kızımın odasını toplamasıdır. Ve eğer onun cevabı “hayır”sa onun “hayır”ıyla bağlantı kurabilirim. Onun duygularıyla ve ihtiyaçlarıyla. Ona şöyle söyleyebilirim, 'Senin ihtiyacınla bağlantı kurabiliyorum. O zaman odan istediğin gibi kalsın. Ama lütfen benim odama taşmasın eşyaların. Ve böylece, o anın içinde o da ben de bir kabul yaşayabiliriz'. Bu basit bir örnekti. Yaşamımızda çok daha derine giden, güçlü tetikler olabilir. Örneğin baş etme mekanizmaları gibi. Baş etme mekanizmalarının ne kadar farkında olabilirsek, kendimize o kadar bu tekrar ediyor diyebiliriz. Ve Şiddetsiz İletişim’in gözlemleyen tarafıyla diyebilirim ki 'Şimdi o zaman bir şey değiştirebilirim'."
Şiddetsiz İletişim'in kurucusu Marshall Rosenberg empatiyi tanımlarken "Karşımdakini saygıyla dinlemek" diyor. Peki, birbirimizi dinlerken doğru-yanlış, haklı-haksız, iyi-kötü gibi düşüncelere kapılmak yerine merakla diğerine yönelmek ve kalpten bağlantı kurmak için neler yapabiliriz? Bir başkasını tüm mevcudiyetimle dinlemek nasıl mümkün? Program yapımcıları kendi deneyimlediklerinden örneklerle bu konuyu araştırıyorlar.
Bu programın ardından Açık Radyo dinleyicilerinden aldığımız bir mailde dinleyicimiz bize "Kendimle yol arkadaşlığı yapmadığımı fark ettim" diye yazmıştı. Bu programda kendime şefkati araştırıyoruz. Sorduğumuz ve kendi hayatlarımızdan örneklerle araştırdığımız sorulardan biri nasıl olacak da kendimi yargılamak, eleştirmek, suçlamak ve etiketlemek yerine özüme şefkatimle bağlantı kuracağım? Şiddetsiz İletişim'i kendime kızmak yerine büyüme ve gelişmemi destekleyecek biçimde nasıl kullanabilirim? Kimi zaman -meli, -malı ile biten cümlelerle kendimi zorlamak, ben de konforsuz duygular uyandıran bir eylem yaptığımda kendimi yargılamak yerine kendi seçimlerimi nasıl yapar ve bunların sorumluluğunu nasıl alabilirim?
Oyun olmayan bir şey yapma diyor Marshall bu programda biz de Deniz ile yaptığımız seçimlerin arkasındaki motivasyonu konuştuk. Hayatımızda kendimizi yapmaya mecbur bıraktığımız, keyif içermeyen eylemlerimizi gözden geçirirsek ve 'Mecburum'u 'Seçiyorum'a çevirirsek ,yaşamımızda daha çok keyif ve bütünlük hissi bulabiliriz...
Şiddetsiz İletişim’de öfkenin nedeni suçlayan yargılayan düşünce içimizde yatar o yüzden uyaran ile sebebi birbirinden ayırırsak neye tam olarak öfkelendiğimizi daha net anlarız. Bu programda öfkelendiğimizde neler oluyor onu konuşuyoruz...
Öfkeyi konuşmaya devam ediyoruz ve 4 adımda öfkemizi ifade edersek karsımızdaki bizi daha iyi duyacaktır ,o yüzden kendimize gereken zamanı ayırarak duralım ve nefes alalım, yargılayıcı düşünceleri saptayalım, ihtiyaçlarımızla bağlantı kuralım, duygularımız ve karşılanmamış ihtiyaçlarımızı ifade edelim...
Hayatı tehdit eden ya da derin adaletsizlik yaratan durumlarda şiddetsizlik niyetiyle bağlantımızı nasıl koruyacağız? Bu programda Canan İrtem ve Deniz Spatar koruyucu güç kavramını anlatıyorlar. Koruyucu güç ve cezalandırıcı güç kullanımı ardındaki niyetleri araştırıyorlar.
Hayatı korumak ve adaletsizliği engellemek için koruyucu güç kullanımını araştıran programcılar, günlük hayattan örnekler hakkında konuşuyorlar. Programda şu soruların yanıtlarını araştırıyorlar: Okullarda ve ebeveynlikte koruyucu güç kullanımı nasıl olabilir? Marshall Rosenberg bu konuda neler deneyimledi? Ödül-ceza sistemi cezalandırıcı güç kullanımına nasıl hizmet ediyor?
Güç kullanımı kaçınılmaz olduğunda şiddetsizlik nasıl mümkün? Şiddeti engellerken şikayet ettiğim şiddeti yeniden üretmeden gücümü nasıl kullanabilirim?
Güç kullanımı kaçınılmaz olduğunda şiddetsizlik nasıl mümkün? Şiddeti engellerken şikayet ettiğim şiddeti yeniden üretmeden gücümü nasıl kullanabilirim?
Program, Halil Cibran’ın "Çocuklarınız sizin çocuklarınız değildir. Onlar Hayat’ın kendine duyduğu özlemin oğulları ve kızlarıdır” dizeleriyle başlıyor. Canan ve Deniz şefkati engelleyen ödül ve ceza sistemine odaklanıyor ve ebeveynlikte koruyucu güç nasıl mümkün sorusuna odaklanıyorlar. Otoriteyle ilişki, otoriteye saygı mı, otoriye boyun eğme mi sorularını sorup Şiddetsiz İletişim yolculuğunda öğrendiklerini aktarıyorlar.
Şiddetsiz İletişim yargı, yorum, suçlama, genelleme, beklenti, sorumluluğu reddeden dil kullanmak yerine bizi tam olarak ne olup bittiğine bakıp gözlem yapmaya davet ediyor. Gözlemlediğimizde şu an ve burada duygu ve ihtiyaçlarımızı fark edip, hayatı zenginleştirecek ricalarda bulunuyoruz. Peki kültürel koşullanmalarımız, alışkanlıklarımız varken bu nasıl mümkün?
'Nasıl olacak da kendimle kaldığımda kendimi eleştirmeden, suçlamadan, yargılamadan, kendim için sağlıklı bir içsel dünya oluşturabilirim?' sorusunun yanıtlarını kendi deneyimleriyle anlatıyorlar. Nerelerde bu konuda zorlandıklarını hayatlarından örneklerle birbirleriyle paylaşıyor ve Şiddetsiz İletişim yaklaşımı nasıl olabilir diye konuşuyorlar.
Program can kulağıyla dinlemenin empatiyle ilişkisine odaklanıyor. Carl Rogers'ın "Birinin sizi, hakkınızda peşin hüküm vermeden, adınıza sorumluluk almaya veya sizi belli bir kalıba sokmaya çalışmadan dinlemesi gerçekten çok iyi hissettirir" sözünden hareketle, Canan ve Deniz kendi deneyimlerini anlatıyorlar. Can kulağıyla dinlemenin kendi hayatlarındaki hediyelerine değiniyorlar.
Bu bölümde Canan ve Deniz Şiddetsiz İletişim'in temel adımı "bağlantı"nın ne olduğunu konuşuyor. Programın başında "Neden şiddetsiz iletişim kurmak için 'bağlantı' istiyoruz?" sorusunu soran programcılar, şefkati engelleyen iletişim biçimleriyle kopukluğun ilişkisini araştırıyorlar. Empatik bağlantı için duygu ve ihtiyaç farkındalığının kıymetine değiniyorlar.
Bu programın konuğu CNVC Sertifikalı Eğitmen Liv Larsson. Canan ve Deniz Liv Larsson'la takdir ve şükranın hayatımıza kattığı zenginliği konuşuyorlar. Şiddetsiz İletişim'in kurucusu Marshall Rosenberg takdire neden zürafa nektarı dedi? Şükran duymanın 'pollyannacılıktan' farkı nedir?
Şiddetsiz İletişimin kurucusu Marshall Rosenberg, “Şiddetsiz İletişim, içimizdeki doğal şefkatin ortaya çıkmasını sağlayacak şekilde kendimizle ve diğer insanlarla bağlantı kurmamıza yardımcı olr. Kendimizi ifade etme ve başkalarını dinleme biçimimizi yeniden şekillendirmemizde bize rehberlik ederek, bilincimizi dört alana odaklamamızı sağlar: Ne gözlemliyoruz, ne hissediyoruz, neye ihtiyaç duyuyoruz ve hayatımızı zenginleştirmek için ne istiyoruz.” diyor. Yeni yayın döneminde Canan ve Deniz alışageldiğimiz iletişim biçimiyle Şiddetsiz İletişimin temel ayrımlarını araştırıyorlar. Bu programda yargı ile gözlem arasındaki farkları konuşuyorlar.
Şiddetsiz İletişim hayatı zenginleştirecek olanı istemek için pratik bir yöntem sunuyor. Peki hayatı zenginleştirecek olanı isterken şiddetsizlik nasıl mümkün? Gönülden istemek, isterken şiddetsizliği yaşamak için nelere dikkat etmeliyim? Canan ve Deniz bu programda Şiddetsiz İletişim Sertifikalı Eğitmen Özgen Saatçılar’la rica ve talep arasındaki farkları konuşuyorlar.
“İnsanlara sövmek için kullandıımız sözcük repertuvarı çoğunlukla duygusal durumumuz net bir şekilde ifade etmemizi sağlayan sözcük dağarcığımızdan daha geniştir,” diyor Marshall Rosenberg. Peki Şiddetsiz İletişim’de duygular neden kıymetli? Duygu ile düşünceleri nasıl karıştırıyoruz? Canan ve Deniz bu programda duygu sandıklarımızdan örneklerle duygular dünyasında bir yolculuk yapıyorlar.
Şiddetsiz İletişimin üçüncü bileşeni, duygularımızın ardındaki ihtiyaçlarımızın farkına varmak. Peki, Şiddetsiz İletişimin “ihtiyaç” farkındalığından anladığı ne? Merak ediyorsanız, bu programda Canan ve Deniz ihtiyaç ve stratejiler arasındaki farklara odaklanıyorlar.
-
7 Haziran 2019: Şiddetsiz İletişim kurmak mı, Şiddetsiz İletişim yapmak mı?
Yeni öğrendiğimiz her konuda olduğu gibi, Şiddetsiz İletişim öğrenmeye başladığımızda da bir süre “yapmaya” çalışıyoruz. Peki Şiddetsiz İletişim yapmak şiddetsizlik mi? Sahiden Şiddetsiz İletişim kurabilmek için nasıl bir yolculuk yapılabilir? Canan ve Deniz kendi hayatlarından örneklerle yapmak mı, olmak mı diye soruyorlar.
Şiddetsiz İletişim sürecini karşımdakini empatiyle dinlemek ve kendimi dürüstlükle ifade etmek diye özetleyebiliriz. Peki dürüstlükten anladığımız ne? Şiddetsiz İletişim nasıl bir dürüstlükten söz ediyor? Canan ve Deniz kendi hayatlarından örneklerle araştırıyorlar. Aynı zamanda bu programda Şiddetsiz İletişim’de şefkati engelleyen iletişim biçimleri için kullanılan çakal simgesi ve hayatı zenginleştiren dili temsil eden zürafa simgesinin hikayesini dinleyebilirsiniz.
Ne zaman birisi bizim hoşlanmadığımız bir şekilde davransa onda neyin yanlış neyin doğru olduğunu düşünmeye başlıyoruz ve öğrendiğimiz bu düşünce biçiminde hep doğru bildiğimizi sanıyoruz ve karşımızdakini değiştirmeye çalışıyoruz. 'Şiddetsiz iletişim' karşısındakinde sorunun ne olduğunu tanımlamak yerine bende ne olduğunu deneyimlemeye odaklanır. ''Bencilsin' Bencilsin' yerine 'Kendimi çok yalnız hissediyorum benimle 10 dakika oturur musun' demek nasıl olur ?
Başkalarının söylediği ve yaptıkları duygularımızı uyandırabilir biz buna 'şi' dilinde tetik diyoruz ama bu duygularımızın nedeni değildir. Duygularımızın nedeni kendi ihtiyaçlarımızdır, ihtiyaçlarımız karşılandığında olumlu duygular karşılanmadığında olumsuz duygular duyarız, tetik bu duyguların uyarıcısıdır, sebebi değildir.
Şiddetsiz iletişimde 'çakal' diye bahsettiğimiz iç sesimiz yani yargılarımız, yorumlarımız, etiketlerimiz bazen tetik oluyor. Burada odağımızı duygu ve ihtiyaçlarımıza yönlendirsek öfkelenmek yerine belki üzüleceğiz, endişeleneceğiz.
Empatinin ana unsuru kendini ana vermek anda hazır olmak, karşınızdakini merakla dinlemek, bazen başkalarının duygularını hissederek onlarla sempatik konuşmayı seçebiliriz ama sempatik olduğumuz anda empatik olmadığımızın da farkında olmak yarar sağlayacaktır. Sempatik olduğumuzda biz ve onlar diye de düşman resimleri ortaya çıkmasına da destek oluruz ..
Deniz ve Canan kendi hayat hikayelerinden bu anahtar ayrımda örnekler veriyorlar. Empati ile dinlersek, tavsiye vermeden karşıdaki kişi daha net olarak kendi duygu ve ihtiyaçlarını görüp stratejiler bulur veya bizden tavsiye ister. Hemen tavsiye vermek karşı tarafın ihtiyacı ile bağlantı kurmasını engelleyebilir ve bazen hoş olmayan bir şey duymakta ikili arasında bağlantıyı keser, uzaklaştırır.
O ne dedi ne yaptı yerine sana ne oldu?
Hikayeye odaklanarak empati verdiğimizde olan olayla ilgili o kişi ne hissediyor ve ne canlı; sürece odaklanarak empati verdiğimizde hikayeden bağımsız şu anda ne hissediyor, hangi ihtiyacı canlı diye bakıyoruz. Bu anahtar ayrım kendimize empati verdiğimizde de çok işe yarıyor bazen hikayelere takılıp kaldığımızı fark ettiriyor, kendimize söylediğimiz hikayede kalmak yerine ana gelip şu anda ne hissediyoruz neye ihtiyacımız varı hatırlatıyor .
-
26 Temmuz 2019: İhtiyaçlara göre mi yoksa karşılanmayan ihtiyaçlara göre mi empati ?
Bu anahtar ayrımda Deniz ve Canan kendi örneklerini vermeye devam ederek sohbet ediyorlar. Empati ile karşı tarafı dinlediğimizde karşımızdakinin hissini ve ihtiyacını bulmasına yardımcı oluyoruz.
Mesela
-Üzgünsün çünkü saygı senin için çok önemli değil mi?
yerine
-Üzgünsün çünkü saygı ihtiyacın karşılanmıyor...
dersek sanki kendi fikrimizi de empoze ediyoruz .
Burada önemli olan herkesin ihtiyacı aynı. Biz karşılanması veya karşılanmaması yerine ihtiyacın kendine odaklanırsak daha bağlantıda kalırız
Biriyle konuşurken, “bir bilen” gibi mi dinliyoruz, yoksa halini merak ediyor ve empatik bir tahminde mi bulunuyoruz? Karşımızdaki kişinin içindeki canlı hayatla bağlantıda olduğumuzda merak ve empati ile durabiliyoruz. Bu olmadığında ise onun haliyle ilgili bir saptama yapıyoruz. Mesela “öfkelisin sen” diyoruz. Canan ve Deniz bu tür saptamalar yaptığımızda bağlantımızın nasıl koptuğunu konuşuyorlar. Kendi hayatlarından örneklerle.
Empatiye ihtiyacımız olan zamanlarda empati alacağımız başka biri yoksa, kendimizle bağlantı kurabiliriz. Kendimizle bağlantı kurduğumuzda hissettiklerimizi ve bunların bize haber verdiği ihtiyaçları bulabilir ve kendi ihtiyaçlarımızı karşılamak için hayatı zenginleştirecek adımlar atabiliriz. Kendime acıma dediğimiz yer derinde bir yerde gücümüzden vazgeçtiğimiz, kendimizle saygı ve özenle ilişki kuramadığımız bir hal. Canan ve Deniz kendime empati ile kendime acıma arasındaki farkları örneklerle konuşuyorlar.
Yas tuttuğumuzda bizde üzüntü yaratan yakın zamanda ya da geçmişte olan bir şeyle ilgili şu an ne hissettiğimize odaklanırız. Dikkatimiz olmuş olanda karşılanmayan ihtiyaçlarımızın ne olduğundadır. Böylece kendimizi utanç, suçluluk, başkalarını yargılama ya da depresyon içine girmek yerine canlı hayatla bağlantıda tutarız. Pes etmek ise olanları unutmak, yok saymak ya da üstüne kapatmakla sonuçlanır. Şiddetsiz İletişim canlı hayatla bağlantıda kalmak için yas tutmanın altını çiziyor. Canan ve Deniz araştırıyorlar.
Tahakküme/baskıya dayalı sistemler kendimize göre bir “doğru” ve “yanlış”ın olduğunu düşündüğümüz bir dünyada yaşamanın sonuçları. İtici gücünü ise en temelinde ödül ve ceza anlayışından alıyor. İhtiyaç temelli sistemler ise herkesin ihtiyacının kıymetli olduğu anlayışından hareket ediyor. İtici gücü başkalarının ve gezegenin iyi haline katkıda bulunma isteğiyle şekilleniyor. Canan ve Deniz hayatın içinde ihtiyaç temelli sistemleri nasıl yaratabileceğimizi araştırıyorlar.
CNVC Sertifikalı eğitmen Miki Kashtan gücü “İhtiyaçları karşılamak için kaynakları harekete geçirme kapasitesi” diye tanımlıyor. Şiddetsiz İletişim herkesin ihtiyaçlarının önemli olduğundan hareket ediyor ve gücü birlikte kullanmayı öneriyor. Peki gücümüzü nasıl kullanıyoruz? Şiddetsizliğin gücü nedir? Gücümü kullanırken şiddet üretmemek nasıl mümkün? Canan ve Deniz kendi hayatlarından örneklerle araştırıyorlar.
Bu temel ayrım otorite kelimesine yüklediğimiz anlamlarla çok ilgili. Deniz ve Canan, güç, statü, kaynak erişimi açısından otoriteyle ilişkimizi araştırıyorlar. Canan ve Deniz Açık Radyo’nun otoritesinden hareketle bu temel ayrımı anlatıyorlar.
Kendimizle ve başkalarıyla Şiddetsiz İletişim kurmak istediğimizde seçim özgürlüğü yapmak istiyoruz. Bir başka deyişle utanç, suçluluk, korku gibi duygular ya da görev, mecburiyet gibi düşüncelerden hareketle eyleme geçmek yerine ihtiyaçlarımızın sorumluluğunu alarak, hayatı zenginleştirmek üzere hareket etmek istiyoruz. Peki bu nasıl mümkün? Canan ve Deniz bu programda seçim özgürlüğü mü, bağımlılık mı? sorusunun yanıtlarını keşfediyorlar.
Birbirimizle ilişkilenirken eylemlerimizi duygularımızın sorumlusunun başkalarının eylemleri olduğu düşüncesiyle hareket ettiğimizde kendimizi diğerlerine nasıl bağımlı kılarız? Diğerlerinden daha değersiz ya da daha değerli insanlar olduğu düşüncesinin sonuçları neler? Peki kendi ihtiyaçlarımı gözetirken başkalarının ihtiyaçlarını gözetmek için karşılıklı bağlar içinde olduğumuza ilişkin farkındalığın Şiddetsiz İletişim ile ilişkisi nedir?
Şiddetsiz İletişim niyetiyle kendi ihtiyaçlarımızla bağlantı içinde eylemlerimizin sorumluluğunu almak ne demek? Bir başkasının ihtiyaçları pahasına kendi ihtiyaçlarımı karşılamaya çalışmak neden şiddete hizmet eder? Duygularımın nedeninin başkaları olduğuna inandığımda nasıl tabi olurum? İtaat neden şiddete hizmet eder? Canan ve Deniz bu bölümde bu soruların yanıtlarını araştırıyorlar.
Kurban, asi ve insanlık hallerimiz. Birbirimizle nasıl ilişkileniyoruz? Marshall Rosenberg, “Hiçbir sistemin sizi kurban ya da asi haline getirmesine izin vermeyin” diyor. Peki, hayatla nasıl ilişkilenmek istiyoruz? Karşılıklı bağlar içinde olduğumuzun farkındalığı bizi nereye davet ediyor? Kendimizle, diğer insanlarla ve gezegenle ilişkilenirken karşılıklı bağlar bilinciyle hareket etmek şiddetsizliğe nasıl hizmet edebilir?
Birine “beni seviyor musun?” diye sorduğunuzda “ne zaman?” yanıtını alsanız ne düşünürsünüz? Şiddetsiz İletişim’de bir ihtiyaç olarak sevgi/sevmek/sevilmek ne anlama geliyor? Canan ve Deniz sevgi ihtiyacını hayatlarından örneklerle araştırıyorlar.
Doğal, evrensel ihtiyaçlarla buluşmak ne demek? Her birimiz mevcut paradigmanın içine doğuyoruz. Peki bu paradigma bizi doğal ihtiyaçlarımızdan nasıl uzaklaştırıyor? Öğrenilmiş davranışlar, düşünce kalıpları, koşullanmalardan doğal ihtiyaçlarımıza doğru bir yolculuğa nasıl çıkarız?
Karşılanan ihtiyaçların bir kutlaması olarak takdir ne demek? Takdirin övgüden farkı ne? Gönülden alıp verdiğimiz şefkatli bir akış içinde takdirin yeri ne? Canan ve Deniz kendi hayatlarından örneklerle keşif sohbetindeler.
Yeni yayın dönemine başlarken ...
Canan ve Deniz "bugüne kadar neler yaptık, takdirlerimiz, şükranlarımız ve radyo maceramız nasıl başladı"yı konuşuyorlar ...
Sura Hart ve Victorıa Kindle Hodson ın "Saygılı Anne -Baba Saygılı Çocuk" kitabına giriş.
Deniz, Canan'la annelik serüveni hakkında röportaj yapıyor.
Deniz ve Canan konukları Gizem Alev Şapcı ile Şiddetsiz İletişimin ebeveynlere hediyelerini konuşuyorlar.
Bu haftanın konusu çocuğumun ihtiyaçlarını gözetirken kendimi de gözetebilir miyim?
Kendime şefkatli olmak için neler yapabilirim.